Ünlü evrenbilimci, teorik fizikçi ve yazar Stephen Hawking, 14 Mart günü
erken saatlerde İngiltere’nin Cambridge kentindeki evinde öldü. Hawking, 76
yaşındaydı ve arkasında iki eski eş (Jane Wilde ve Elaine Mason), üç çocuk ve
üç torun bıraktı.
1980’lerde Stephen Hawking
Hawking’in yaşamında övülecek çok şey var. Kütle çekimsel fiziğe,
termodinamiğe, kuantum mekaniğine ve evrenbilime ilişkin kavrayışımızın
derinleşmesinde çok önemli bir rol oynayan Hawking, zengin bir bilimsel kariyer
yaptı. Hawking, bilimi halka sevdiren ve en bilineni, 237 hafta boyunca Sunday Times’ın en çok satanlar
listesinde kalan Zamanın Kısa Tarihi
olan çok sayıda kitap yazdı.
Hawking’in başarıları, 21 yaşındayken motor nöron hastalığına (amiyotrofik
lateral skleroz ya da Lou Gehrig’sin hastalığı olarak da biliniyor) yakalandığı
göz önünde bulundurulduğunda son derece dikkat çekicidir. Hastalık onu bir
tekerlekli sandalyeye mahkum etmiş ve sonunda, bir konuşma birleştirici ile
konuşmak zorunda bırakmıştı. O, buna rağmen, başlangıçtaki iki yıllık yaşam
beklentisinden yarım yüzyıldan fazla yaşayarak, hem çalışmasını hem de hayatını
sürdürdü. Hastalığı gelişirken Hawking’in ve ilk eşi Jane Wilde’ın karşı
karşıya kaldığı mücadeleler, 2014 yılındaki Her Şeyin
Teorisi filminde sahneye uyarlandı.
Hawking, anne-babasının II. Dünya Savaşı’nda Londra’ya atılan bombalardan
uzakta bir çocuk sahibi olmak için taşındığı İngiltere’nin Oxford kentinde,
1942’de doğdu. Sekiz yaşındayken, babası Frank’in Ulusal Tıbbi Araştırma
Enstitüsü’ndeki asalak bilimi bölümünün başkanı olduğu St. Albans’e taşındı.
Hawking, babasının yurtdışı gezileri ve annesi Isobel’in arkadaşları
aracılığıyla, gençliğinde şair Robert Graves (I, Claudius, 1934) ile kayda değer bir zaman geçirdi.
Hawking, fizik kariyerine, 1959’da, sonradan üniversitenin bir soyut
matematik programına sahip olmadığını keşfettiği University College Oxford’da
başladı. O, her ne kadar en çalışkan öğrenci olmasa da (mezun olmadan önceki
dönemi boyunca ders çalışmaya 1.000 saat harcadığını iddia ediyor ki bu
ortalama bir öğrencinin yaklaşık dörtte biri), teorik fiziğe ilişkin sağlam bir
kavrayış geliştirmiş ve Cambridge’de yüksek lisans eğitimine devam etmesine
olanak sağlayacak şekilde, Oxford’dan üstün dereceyle mezun olmuştu.
Stephen’ın yüksek lisans eğitimi, Lou Gehrig'in hastalığına yakalanmasıyla
neredeyse bir anda kesildi. Birkaç aylık süreçte, doktorlar onun özel hastalık
türünün çok yavaş bir şekilde ilerlediğini farkederken, Hawking genel görelilik
ve evrenbilim çalışmalarına geri döndü.
O, 1966’da, Roger Penrose’un kara delikleri incelemek üzere geliştirdiği
ve matematiği tüm Evren’in yapısına uyguladığı bir uzay zaman tekilliği düşüncesini
benimseyen teziyle doktorasını elde etti.
Kara delikler, ilk kez 1916’da, Albert Einstein’ın kısa süre önce yayınlanmış
genel görelilik denklemlerini kullanan Karl Schwarzschild tarafından
öngörülmüştü. Einstein, büyük bir cismin bir noktadan diğerine seyahat ederken
ışığın yolunu bükebileceğini göstermişti. Schwarzschild, bu düşünceyi aldı ve
nesnenin kütlesi rastgele bir yüksekliğe doğru artarken ne olacağını araştırdı.
O, nihayetinde, devasa kütlenin, ışığı, yolu bir çember haline gelecek ve
yolculuğuna hiçbir zaman devam edemeyecek kadar çok büken bir uzay zaman
bölgesi oluşturduğunu buldu. Bu nesne, hiç ışık vermediği için “kara”dır ve
ışık ya da maddenin herhangi bir biçimi bir kez içine girince ondan
ayrılamadığı için bir “delik”tir.
Penrose, kara deliğin içinde ne olduğunu betimleyen matematik üzerine
çalışıyordu. O, maddenin yalnızca kapana kısılmadığını, sonsuza kadar giderek
daha yoğun hale geldiğini farketmişti. Penrose, genel göreliliğin, bir kara
deliğin merkezinde, bir sonsuz kütle ve sıfır hacim noktası, bir tekillik
öngördüğünü göstermişti. Hawking, bu anlayışı aldı ve onu, genişleyen Evren
teorisi ile birleştirdi. O, eğer Evren’in evrimi Büyük Patlama’ya doğru geri
sarılırsa, bunun da Penrose’un tekilliklerinden biri olması gerektiğinin
farkına vardı.
Hawking’in teorik fiziğe en büyük katkısı, kara delikler fiziğini, ısı ve
enerjinin tüm biçimleri arasındaki ilişkiyi tanımlayan teori olan termodinamik
ile birleştirme çabalarından geldi. Hawking, kabul edilen teorilerin tersine,
kara deliklerin bir sıcaklığa sahip olduğunu göstermek için fizikçi Jacob
Bekenstein’ın geliştirdiği çerçeveyi kullanmıştı. Bu, onların enerji yayması ve
zamanla kütle kaybetmesi gerektiği anlamına geliyordu.
Bu etkinin bilinen kara delikler için çok küçük olduğu öngörülürken, bu
düşünce, kara deliklerin, sonunda Evren’deki her şeyi içine alacak sonsuza
kadar büyüyen nesneler olduğu düşüncesiyle çelişiyordu. Dahası, kara deliklerin
radyasyon yaydığı mekanizma, anlam ifade etmek için kuantum mekaniğini hesaba
katmayı gerektirmektir. Bugüne kadar, bu radyasyon, açıklamak için
termodinamiğin, kuantum mekaniğinin ve genel göreliliğin birleşik matematiğini
gerektiren tek olgudur.
Bir sanatçının birleşen iki kara deliğe
ilişkin yorumu [Kaynak: NASA/CXC/A.Hobart]
Bu “Bekenstein-Hawking” radyasyonu, henüz doğrudan ya da dolaylı olarak
gözlemlenmemiş olsa da, bilim insanları tarafından genel olarak doğru kabul
edilmiş ve teorik fizik ile evrenbilimde çok sayıda başka keşfe yol açmıştır.
O, aynı zamanda, başlıca deneysel testlerden biri olarak herhangi bir kuantum
kütle çekimi teorisinde (genel görelilik ile kuantum mekaniğini tamamen
birleştirme yönünde sayısız girişim) asli bir rol oynamaktadır.
Hawking’in kara delikler fiziğine katkıları, onu çağının seçkin bir bilim
insanı haline getirmişti. Ancak dünya çapında tanınır hale gelmesi, Zamanın Kısa Tarihi’nin yayınlaması ile
oldu. Uzman olmayanlar için yazılmış olan bu kitap, milyonlarca insanın, Büyük
Patlama ve kara delikler gibi evrenbilimsel olgulara ilişkin bir keşfe giriş
noktası olacaktı.
Hawking, kuantum fiziği ve “her şeyin teorisi” için hala anlaşılması güç
olan araştırma gibi karmaşık teorileri, anlaşılabilir bir dille, meslekten
olmayan insanlara ve gençlere anlatıyordu.
Zamanın Kısa Tarihi, Ceviz Kabuğundaki Evren, Devlerin
Omuzlarında ve Tanrı Tam Sayıları
Yarattı: Tarihi Değiştiren Matematiksel Atılımlar gibi bir dizi popüler
bilim kitabının ilkiydi.
Hawking, okurlarını, her şey için akılcı cevaplar ve açıklamalar aramaya
teşvik ederdi. O, 1985’te, “Hedefim basit” demişti. “Evrene ilişkin tam bir
kavrayış; neden böyle ve neden var.” 1988’de, Der Spiegel’e, “Bizler, sadece, oldukça ortalama bir yıldızın küçük
bir gezegenindeki maymunların gelişmiş bir soyuyuz. Ancak biz Evren’i
anlayabiliyoruz. Bu bizi çok özel bir şey yapıyor.” demişti.
Hawking, hayatı boyunca genel olarak solcu bir siyasi duruş sergiledi.
2003’te Irak’ın istilasının bir “savaş suçu” olduğunu ilan etti; nükleer
silahlara karşı kampanya yürüttü; İsrail’in Filistinlileri ezmesine karşı çıktı
ve kendisinin 70’li yaşlarına kadar yaşamasına olanak sağladığını savunduğu
Britanya’daki Ulusal Sağlık Hizmeti’ne yönelik kesintilere karşı konuşmalar
yaptı.
Hawking, Evren’e ilişkin maddeci kavrayışında asla bocalamadı. Sağlığı
kötüleşirken bile, maddeyi evrensel ölçeklerde yöneten devinim yasalarına
ilişkin derin kavrayışı, onu, dünyayı anlamanın bir yolu olarak dini ve
gizemciliği reddetmeye götürdü. Hawking, 2011’de şunları söylemişti:
İstediğimize inanmakta
özgürüz ve bence en basit açıklama, Tanrı’nın olmadığıdır. Evreni hiç kimse
yaratmadı ve yazgımızı hiç kimse yönlendirmiyor. Bu, beni derin bir kavrayışa
götürüyor. Muhtemelen ne cennet ne de ahiret var. Evrenin büyük tasarımını
değerlendirmek için bu tek yaşama sahibiz ve bunun için son derece minnettarım.
15 Mart 2018
-
Sosyalist Eşitlik Partisi’nin açıklaması / 21.4.2017
-
Bryan Dyne / 28.2.2017
-
Bryan Dyne / 8.7.2016