Mısır’da 26 Mart günü başlayan cumhurbaşkanlığı seçimleri bir maskaralıktır.
Seçimler, silahların gölgesinde düzenleniyor ve yalnızca, Batı destekli askeri
diktatör General Abdül Fettah El Sisi’ye ve onun karşıdevrimci terör rejimine
sahte bir demokratik örtü sağlıyor.
Seçmenlere, yalnızca iki aday, El Sisi ile onun yönetiminin bir maşası olan
Musa Mustafa Musa arasında tercih yapmaları söyleniyor. Seçimlerden önce,
rejim, aralarında eski devlet başkanı Enver Sedat’ın yeğeni Muhammed Ensar
Sedat’ın, eski başbakan ve hava kuvvetleri generali Ahmet Şefik’in ve avukat ve
aktivist Halit Ali’nin bulunduğu adayları ya çekilmeye zorladı ya da tutukladı.
Tutuklanan ve kimi durumlarda bilinmeyen yerlere konulan diğerleri, Albay Ahmed
Konsova ve eski genelkurmay başkanı Sami Anan gibi subay adaylardı.
Geriye kalan tek aday, liberal al-Ghad (Yarın) Partisi’nin önderi Musa
Mustafa Musa, rejim tarafından yarışa sokulmuştur ve “rakibi”nin ateşli bir
destekçisidir. Musa, adaylığını duyurmadan önce, El Sisi’nin kampanyasını
açıkça desteklemişti ve bundan sonra bile, diktatörün bir resmi onun Facebook
sayfasının kapağında uzun bir süre yerinde kaldı.
Sisi rejimi, herhangi bir protestoyu bastırmak üzere ülke geneline ağır
silahlı on binlerce askeri ve güvenlik gücünü seçimler için sefer etmiş
durumda. Çarşamba gününe kadar sürecek üç günlük seçim için güvenlik planını
sunan Mısır İçişleri Bakanı Mecdi Abdülgaffar, geçtiğimiz hafta şu tehditte
bulunmuştu: “Güvenlik güçleri, seçimleri aksatmaya ya da önemli devlet
kurumlarını hedef almaya yönelik her türlü girişimin sert ve kararlı bir
şekilde üstesinden gelecek.”
Almanya’da bulunan Uluslararası Af Örgütü’nün Genel Sekreteri Markus N.
Beeko, Mısır’daki “zorlu insan hakları durumu, cumhurbaşkanlığı seçimlerine
giden haftalarda kötüleşmiş durumda.” diye belirtti. Rejim “siyasi muhaliflere
sistematik olarak karşı. Muhalif politikacılar ve aktivistler ile sivil toplum
örgütleri tehdit ediliyor ve çalışanları, güvenlik güçleri tarafından keyfi
tutuklamalara, kaçırılmaya ve şiddete tabi tutuluyor.”
Mısır’daki Yüksek İdari Mahkeme’nin, Şubat 2011’de devrilen uzun süreli
diktatör Hüsnü Müberek’e ve onun başbakanı Ahmed Nazif ile içişleri bakanı
Habib El-Adli’ye karşı önceki kararı seçimlerin öngününde bozması tesadüf
değildir. Yedi yıl önce, Mayıs 2011’de, bir Mısır mahkemesi, söz konusu üç
kişiyi, kitlesel devrimci protestolar sırasında internet, cep telefonları ve
sabit hatlar dahil elektronik iletişimi kesmekten mahkum etmişti. Ama şimdi,
mahkeme, bu önlemlerin, “ulusal güvenliği korumak” amacıyla “yasalara ve
Anayasa’ya uygun olarak” alındığını belirtiyor.
Mübarek rejiminin baskıcı önlemlerine tam yasal meşruiyet sağlanması, El Sisi
yönetimi altında Mısır’daki karşıdevrimci gelişmeyi simgelemektedir. İslamcı
Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye karşı 3 Temmuz 2013’te düzenlenen kanlı askeri
darbeden bu yana, Batı destekli yeni askeri egemen, eski rejimin ve
yandaşlarının haklarını tamamen geri verdi ve Mısırlı kitleleri daha da vahşi
yöntemlerle bastırıyor.
İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, darbeden kısa süre sonra, “Mısır’ın modern
tarihindeki en kötü yasadışı kitlesel kıyım” yaşandı. Ordu ve polis darbe
karşıtlarının iki protesto kampını basmış ve 1.000’den fazla kişiyi
katletmişti. Rejim, o zamandan beri, en az 60.000 kişiyi siyasi nedenlerle hapsetti
ve binden fazla idam cezası verdi. Sadece geçtiğimiz yıl içinde, en az 112 kişi
idam edildi. Basın özgürlüğü artık kağıt üstünde bile yok. Ocak ayının
ortasında, olağanüstü hal bir kez daha uzatıldı.
Bu vahşi baskı, işçi sınıfına yönelik giderek şiddetlenen saldırılarla el
ele gidiyor. Mısır hükümeti, 2016’da, IMF’den yeni bir kredi çekmiş ve şiddetli
ekonomik yapısal düzenlemeler gerçekleştirme sözü vermişti. Hükümet
harcamalarını düşürmek için, benzine, suya ve ekmeğe olanlar dahil
sübvansiyonlarda ve işçilerin son derece düşük ücretlerinde kesintiler yapıldı.
Sonuç, yoksulluk ve çaresizlik. 100 milyon Mısırlının yaklaşık yüzde 40’ı günde
2 dolardan az bir gelirle yaşamaya zorlanıyor.
Emperyalist güçler ve uluslararası mali sermaye rejimi destekliyor ancak
yeni kitlesel protestoların patlamasından korkuyorlar. Daha geçtiğimiz yıl,
Alman hükümeti, “her iki devletin iç güvenliğini arttırmak” için Mısır ile
“güvenlik işbirliği üzerine” bir yasayı kabul etti. O zamandan beri, Alman
yetkililer, Mısır güvenlik ve istihbarat kurumları ile sıkı işbirliği içinde
çalışıyor ve düzenli olarak ortak çalıştaylar ve toplantılar düzenliyor.
Mısır ordusunun hala baş destekçisi olan ABD, seçimlerden önce El Sisi
yönetimi ile işbirliğini yoğunlaştırdı. Geçtiğimiz hafta, Mısırlı bir iş heyeti,
üst düzey görüşmeler yapmak için ABD’ye gitti. Kahire’deki Amerikan Ticaret
Odası Başkanı Tarık Tevfik, Washington’daki gazetecilere, “Buradaki herkes
Mısır’ın ekonomik reform programını övüyor ve böylesi zorlu ve cesur kararlar
almak için gereken çabayı takdir ediyor.” diye konuştu.
Haberlere göre, Mısır heyeti, ABD Kongresi üyeleriyle ve uluslararası mali
kuruluşların temsilcileriyle 90’dan fazla görüşme düzenledi. Dünya Bankası’nın
Arap dünyasından sorumlu müdürü Mirza Hasan, Mısır’ın yeni reform programını
diğer ülkeler için bir model olarak tanımladı.
BMI Research’ün Mısır’daki seçimler üzerine yaptığı son bir analiz,
ABD’deki ve Avrupa’daki egemen sınıf temsilcilerinin El Sisi’nin seçim
maskaralığını neden destekliyor olduğunu açıkça ortaya koyuyor. BMI Research,
El Sisi’nin yeniden seçilmesi “Mısır’ın reform yöneliminin ve iş dünyası
duyarlılığının daha fazla ilerlemesi için iyi olur” ve ülke “2018’de Ortadoğu
bölgesindeki ekonomik bir üstün güç” olacak, diye belirtiyor.
Financial Times’ta yayınlanan bir başka
yorum, rejimi, yedi yıl önceki gibi yeni bir devrimci kitle ayaklanmasını
kışkırtmaması konusunda uyarıyor: “Seçimler, ordu destekli hükümetin yakın
tarihten sadece bir ders çıkardığını gösteriyor: halkın hoşnutsuzluğu, eğer
kontrolsüz bırakılırsa, tehlikeli sonuçlarla birlikte patlayabilir. Oysa Mısır’ın
geçmişi önemli bir başka ders daha veriyor: aşırı kontrol, nihayetinde
istikrarsızlaştırır.”
Yazar ayrıca şu yazıyı öneriyor:
Hüsnü Mübarek’in serbest bırakılması ve Mısır Devrimi’nin dersleri
The
freeing of Hosni Mubarak and the lessons of the Egyptian Revolution
[25 Mart 2017]
26 Mart 2018
-
Bill Van Auken / 1.4.2018
-
Niles Niemuth / 27.11.2017
-
Johannes Stern / 13.8.2017