Cumartesi günü Suriye’nin kuzeyinde bir Rus savaş uçağının vurulup
düşürülmesi, Washington ile Moskova arasında, Rusya destekli Devlet Başkanı
Beşar Esad yönetimini devirmeyi amaçlayan ABD destekli vekil savaşı üzerine
cepheleşmeyi çarpıcı biçimde tırmandırma tehdidi yaratıyor. Rus medyası ve üst
düzey siyasi kişilikler, şimdiden, ABD’yi olaya bulaşmakla suçluyor.
Rusya Savunma Bakanlığı, bir Sukhoi Su-25’in, Suriye’nin kuzeyindeki İdlib
vilayetinde taşınabilir bir karadan havaya füze (MANPAD) ile vurulduğunu bildirdi.
İsmi verilmeyen pilot uçaktan atlamış ancak “teröristler ile mücadele”
sırasında karada öldürülmüş. Su-25, alçak uçuşlu bir kara saldırısı uçağı.
El Kaide çizgisindeki Tahrir El Şam, savaşçılarından birinin omuzdan
fırlatmalı bir uçak savar füzesiyle uçağı vurduğunu söyleyerek sorumluluğu
üstlendi. Rusya Savunma Bakanlığı, bölgedeki Esad karşı güçlere yönelik
misilleme saldırılarında 30’dan fazla savaşçının öldürüldüğünü duyurdu.
Rusya Federasyon Konseyi Savunma ve Güvenlik Komitesi’nin başkan
yardımcısı, Rus senatör Frants Klintseviç, uçağın düşürülmesinden ABD’yi
sorumlu tutu. Senatör, “Bugün militanların MANPAD’lere sahip olduğuna ve bunların
Amerikalılar tarafından üçüncü ülkeler üzerinden sağlandığına kesinlikle
inanıyorum.” dedi.
Klintseviç, tedarik edilmiş olan MANPAD’lerin cinsini ve “Su-25’in
düşürülme koşulları”nı belirlemek için kapsamlı bir soruşturma çağrısı yaptı.
O, “bir uçağın kaybedilmesi hiçbir şeydir, ama bu [olay] büyük öneme ve
kapsamlı sonuçlara sahip.”
Rus milletvekili Dmitri Sablin, ismini vermediği Suriye’ye komşu bir
ülkeyi, uçağı vurmak için kullanılan MANPAD’i sağlamakla suçladı. Sablin, “Rus
askerine karşı kullanılan silahları topraklarından geçiren ülkeler, bunun
cezasız kalmayacağını bilmeliler.” dedi.
Pentagon, ABD destekli milislere MANPAD sağladığını hızla reddetti ve savaş
operasyonlarının sadece artık yenilgiye uğratılmış Irak ve Şam İslam Devleti’ne
(IŞİD) odaklandığı yalanını tekrarladı. Pentagon sözcüsü Eric Pahon, Cumartesi
günü, medyaya, “ABD, Suriye’deki ortak güçlerden herhangi birini karadan havaya
füzelerle donatmamıştır ve gelecekte de bunu yapmaya hiç niyeti yoktur.” dedi.
Bu inkar, ciddi bir incelemeye dayanmamaktadır. ABD, daha geçtiğimiz ay,
Suriye’nin kuzeyinde, gerçekte Esad yönetimine saldırılar düzenleyeceği
Amerikan güdümünde bir bölge oluşturmak için, ağırlıklı olarak Halk Savunma
Birlikleri’nden (YPG) oluşan 30.000 kişilik bir “sınır gücü”nü silahlandırıp
donatacağını duyurmuştu.
ABD planları hızla çözülüyor. YPG’yi Türkiye’deki ayrılıkçı Kürdistan İşçi
Partisi’ne (PKK) bağlı teröristler olarak gören Ankara, Kürt bölgesinde
topyekün bir saldırı başlattı. Aynı zamanda, Rusya tarafından desteklenen
Suriye hükümet güçleri, muhalefetin denetimindeki topraklardan geri kalanları ele
geçirmek amacıyla Batı güdümlü milislere karşı saldırıya geçti.
New York Times’ta geçtiğimiz Çarşamba
günü “ABD müttefikleri çatışırken, IŞİD’e karşı savaş bocalıyor” başlığıyla
yayınlanan uzun bir başyazı, Washington’ın, NATO müttefiki Türkiye ile
Suriye’deki ABD vekil güçleri arasında topyekün savaşa yol açan tutarsız ve
çelişkili politikasını değerlendiriyordu. Çaresizce zor bir işe kalkışan ABD,
Türkiye’nin saldırısına yeşil ışık yakmış ama yüzlerce Amerikan askerinin Kürt
milislerle birlikte bulunduğu Menbiç konusunda bir çizgi çekmişti.
New York Times, yazının sonunda,
Rusya’ya ve İran’a, “kalıcı bir varlığa ve etkiye sahip olmak için” manevra
yaptıkları gerekçesiyle sert bir şekilde saldırıyor ve ABD’yi, asıl olarak da
Başkan Donald Trump’ı, “Suriye’nin siyasi geleceğindeki sorumluluğundan yan çizmek”
ile suçluyordu. Bu başyazı, yalnızca, ABD’nin kendi yarattığı Suriye çıkmazı
içinde daha fazla yalnızlaşmasını önlemek amacıyla Rusya’yı ve İran’ı
dizginleme çağrısı olarak okunabilir. Birkaç gün sonra, ABD güdümündeki güçlere
saldıran bir Rus savaş uçağının düşürülmesi biçimindeki açık tepki geldi.
El Kaide çizgisindeki sağcı milislerin Batı yanlısı gruplar, CIA ve ABD
Özel Kuvvetleri ile açıkça işbirliği yaptığı Suriye muhalefetinin karanlık
entrikalar dünyasında, MANPAD’i kimin sağladığını, onu ateşleme kararını kimin
verdiğini ve hatta hangi milisin ateşlediğini tam olarak bilmek olanaksızdır.
İsrail istihbaratı ile sıkı bağları bulunan Debkafile, geçtiğimiz ay, Pentagon’un “YPG’ye, özellikle alçaktan
uçan jetlere ve helikopterlere karşı etkili olan taşınabilir hava savunma
sistemleri (MANPAD’ler) gönderdiği”ni bildirmişti.
Al Arabiya, “Silahlarla dolu bir
savaş bölgesinde Rus jetine karşı tetiği kim çekti?” başlıklı bir makalede,
uçaksavar füzelerine erişime sahip olan bazı Suriye muhalefet gruplarını
belirtti. Makale, bir MANPAD türü olan FIM-92 Stingerlarının, Türkiye’de
Roketsan şirketi lisansı ile üretilmiş ve ABD’deki uzman Theodore Karasik’e
göre, “İdlib çevresindeki [Batı müttefiki] Özgür Suriye Ordusu gibi birçok
Suriyeli muhalefet gücü”ne teslim edilmiş olduğunu yazıyor.
Tetiği tam olarak kim çekmiş olursa olsun, bu en son olay, Rus ve Amerikan
askeri güçlerinin Suriye’deki yıkıcı iç savaşın karşıt taraflarında yakın
mesafede karşı karşıya olduğu son derece gergin durumu vurgulamaktadır.
İki nükleer silahlı güç arasında bir çatışma tehlikesi, Trump yönetiminin
Ocak ayında yayınladığı ve “artık başlıca öncelik” terörizm değil, “devletler
arası stratejik rekabet” diye ilan eden yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi eliyle büyük
ölçüde arttırılmış durumda. Bu yeni strateji, Çin’i ve Rusya’yı “değişiklik
yanlısı devletler” olarak damgalıyor ve ABD “savaşa hazır olmaya öncelik
vermeli” diyordu.
Bu durum, ABD’nin en son Nükleer Tutum Değerlendirmesi’nin geçtiğimiz Cuma
günü yayınlanmasıyla daha da pekiştirildi. Söz konusu değerlendirme, Rusya’yı,
Çin, Kuzey Kore ve İran ile birlikte, potansiyel tehdit sayıyor ve ABD nükleer
cephaneliğinin genişletilmesi çağrısı yapıyor. Belge, nükleer cephaneliklerin
azaltılması anlaşmalarını etkin biçimde baltalayacak şekilde, topyekün nükleer
savaş dışındaki durumlarda kullanılabilecek bir dizi yeni silah geliştirmeyi
tavsiye ediyor.
Suriye iç savaşı, tüm taraflar varlıklarını ve etkilerini genişletmek için
manevralar yaptığı ve entrikalar çevirdiği için yıkıcı bir çatışmayı
ateşleyebilecek olan Ortadoğu’daki ve dünya çapındaki tehlikeli parlama
noktalarından sadece birisidir. Bununla birlikte, başlıca sorumluluk ABD
emperyalizmine aittir. Washington, son yirmi yedi yıldır, Suriye’yi, Yemen’i,
Irak’ı ve tüm bölgeyi patlamaya hazır bir barut fıçısına dönüştürecek şekilde,
birbiri ardına saldırı savaşları sürdürüyor.
5 Şubat 2018
-
WSWS Yayın Kurulu / 17.4.2018
-
Barry Grey / 16.4.2018
-
WSWS Yayın Kurulu / 14.4.2018